
Kitabın daha da
detayına inecek olursak;
Marx ilk olarak Epikür felsefesi* üzerine tezini sunup Hegel felsefesinin ateist ve devrimci yanlarını bulup çıkarmaya çalışan Sol-Hegelciler çevresinde olduğunu belirtiyor. Daha sonra Engels’in de belirttiği üzere ‘ biz ( Marx da içinde, Sol-Hegelciler) hepimiz Feuerbachçı olmuştuk’, diyerek Marx’ın ilerleyen zamanda ki tarafını ifade etmiştir.
Marx ilk olarak Epikür felsefesi* üzerine tezini sunup Hegel felsefesinin ateist ve devrimci yanlarını bulup çıkarmaya çalışan Sol-Hegelciler çevresinde olduğunu belirtiyor. Daha sonra Engels’in de belirttiği üzere ‘ biz ( Marx da içinde, Sol-Hegelciler) hepimiz Feuerbachçı olmuştuk’, diyerek Marx’ın ilerleyen zamanda ki tarafını ifade etmiştir.
Daha çok pratik tutumlara önem veren Marx ‘’ var olan
herşeyin acımasızca eleştirilmesini savunan özellikle de silahlı eleştiri
çağrısıyla’’ halk yığınlarını ve proleteryaya başvuruda bulunan bir devrimci
gibi davranmıştır. Buradan sonra daha da aktif olmaya başlayan Marx 1848’ de
Komünist Parti Manifestosunu kaleme aldı. Marx bu yapıtta toplumsal hayatı da
içine alan oldukça tutarlı bir materyalizm; ilerlemenin en çok yönlü ve
derinlikli öğretisi olarak diyalektik; sınıf savaşının kuramı; ve yeni (
komünist) toplumun yaratıcısı olarak proleteryanın dünya çapındaki tarihsel
rolü gibi yepyeni bir dünya görüşü sunmuştur. Fakat sınıf savaşı kuramını ne kadar iyi dile
getirmiş olsa da şuan ki var olan ekonomik sistem içerisin deki teknoloji ve
kapitalizm arasın da olan bu özel ilişkiyi yeterince önemsemeyerek dediği gibi
toplumsal hayatı içine alan bir materyalizmden çok ütopik bir sistemi sunmuş
oluyor. Bana göre gerçek olan şey; tüketici toplumun her zaman daha yeni, daha
üstün, daha ileriyi arzu edeceğini göz önüne aldığımız da düşünülen ekonomik
sistemin teknoloji ile çok yakından dost olması gerekir. Üstelik bence Marx’ın belirttiği gibi bir
devrim ya da yeni toplum proleterya tarafından yaratılamaz. Ancak aristokrat
sınıfı ile birlikte mümkün olabilir. Örneğin bildiğimiz üzere Marksizmin
öncülerinden Engels bir prolet değildir. Hatta Marx’ın kendisi de bir
aristokrattır.
Bu umutsuz bakış açımı destekleyen bir örnek verecek
olursak;
250’den fazla büyük fabrika bulunduran Kahramanmaraş ilinde son zamanlarda büyüyen bir holding yüzünden işçiler önemli zarara uğratılmıştır. Durum şöyle meydana geldi: İşçilere her 3 ayda bir ikramiye veriliyordu fakat işçi sayısı devasa sayılara ulaşan bir holding bunun büyük zarar olduğunu düşünerek diğer fabrikalara baskı yapıp bu ikramiyeyi yok etmiştir. Ve işçiler ne bir grev ne de başka bir başkaldırıya yeltenmemiştir.
250’den fazla büyük fabrika bulunduran Kahramanmaraş ilinde son zamanlarda büyüyen bir holding yüzünden işçiler önemli zarara uğratılmıştır. Durum şöyle meydana geldi: İşçilere her 3 ayda bir ikramiye veriliyordu fakat işçi sayısı devasa sayılara ulaşan bir holding bunun büyük zarar olduğunu düşünerek diğer fabrikalara baskı yapıp bu ikramiyeyi yok etmiştir. Ve işçiler ne bir grev ne de başka bir başkaldırıya yeltenmemiştir.
Bu durum gösteriyor
ki işçiler üretici-burjuva- sınıfına karşı bir başkaldırı gücünü kendi
kendilerine edinemeyeceklerdir. Bu bakımdan Marx proleteryanın yeni toplumun
yaratıcısı derken fazla iyimser davranmıştır.
İlerleyen zamanlar da Marx materyalist kuramını daha da
geliştirdi. Biraz teoriye yöneldiği bu 50’li ve 60’lı yılları sıralarında demokratik
hareketlerde ki canlanış onu yeniden eylem alanına dönmeye çağırdı. Bununla
birlikte I.Enternasyonal Uluslar arası işçi birliği kuruldu.
Marx’ın öğretisi Feuerbach’ı geliştiren Hegel bazlı fakat
bazense Hegel’in tam tersi görüşleriyle bir tutarlılık hastalığı hakimdir.
Temel olarak Marx şunu savunmuştur: Dünya’nın birliği felsefe ve doğal
bilimlerin uzun ve çileli gelişmesinin de kanıtladığı gibi onun varoluşunda
değil maddiliğindedir. Bu tutarlılık hastalığını pek olumlu bulmuyorum.Bana
göre:Toplumu direk ilgilendiren bir sistemin tutarlı olması bir makinalaşma
türü ya da makinalaşma sürecine yol açabilir. İnsan ve de toplum çok daha fazla
dinamiklere sahiptir. Bundan dolayı onlara karşı belirli bir tutarlılıkla
yaklaşmak insanları bir sistemmiş gibi algılamak bir tekilliğe sebeb olabilir.
Ancak hesap makinaları yahut bilgisayar gibi mekanizmalar için tutarlılık söz
konusu olabilir vs…
Son sözlere gelecek olursak. Okuduğumuz kitap daha çok Marx üzerineydi ve bende biraz tarihi
süreçten bahsettim ve biraz da Marx’ın temel düşüncelerinden söz ettim. Daha
sonraki yazıda Das kapital üzerine ileri okumalar yaparak konuyu genişletmeyi
umuyorum.
*Ana düşüncesi mutluluk olan Epikuros’un geliştirdiği bir
ahlak felsefesidir.