16 Kasım 2013 Cumartesi


 B.Russell Tanrı’nın herşeye gücü yetmesiyle (omnipotence) ilgili  ‘’ Tanrı kendisinin kaldıramayacağı ağırlıkta bir taş yaratabilir mi? Eğer yaratabilirse onu tekrar kaldırabilir mi?’’, diye bir önerme ortaya atmıştı ve bu önermeden Tanrı’nın herşeye gücünün yetmeyeceğini yahut bir çeşit çelişki olduğunu çıkarsamıştı.
    Aslında önermeyi analiz etmeden önce şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Russell gibi iyi bir matematikçi nasıl olurda önermesinde ki   çelişkiyi farketmez?  Ya da farketmişse fakat  farketmiş olmasına rağmen bunu yine de ortaya atmışsa bence bu onun kötü niyetli olduğunu gösterir. Zaten Tanrı sonsuz bir güce sahipse onun 'öyle bir taşı yaratmaması üzerine önerme koymamız pek mantıklı olmaz!' Daha da önemlisi şu ki: Russell 'Cantor'u * iyi tanıyordu ve eminim 'cardinalite'** ne demekti bunu iyi biliyordu. Yani ''-sınırsızlık, yücelik, sonsuzluk-'' kavramlarının yalnızca bir değerinin (cardinalitesinin) olmadığını eminim çok iyi biliyordu. O yüzden tanrının o taşı yaratma konusunda ki sonsuz kudreti ile onu kaldırabilme konusunda ki sonsuz kudretinin farklı olduğunu bilmesi gerekirdi!
  Herşeye rağmen yani bu önermenin temelden sakat olmasına rağmen yinede onu -tüm bu değerdeki paradokslardan arınmak amacından ötürü- inceleyelim. Her zaman ki gibi önce kavramlara bakarak!
  Şuanda herkesin bulunduğu yerden 3,000 km uzakta bir topluluk olsun ve bu topluluk içerisinde bir adam taşlar, ağırlıklar konusunda o kadar yetenekli olsun ki! O kadar yetenek olamaz dedirtsin gören herkese. Yalnızca görenler o yeteneği anlasın; yani tarif edilemez bir yetenek olsun. Sizce ne tür bir yetenek bu? Aklınıza gelen şey çok ağır ama inanılmaz ağır taşları kaldırıyor olduğu olamaz sanırım! Birincisi 'yetenek' demek bununla hiç ilgili değil o belki ''güç,kuvvet'' demek ( ki bunlarda elbette aynı anlamda değiller!) Muhtemelen taşlara taşların tanrısı gibi davranırcasına birşey! Herneyse; ikincisi şu ki: Biz ne tahmin yaparsak yapalım o adamın aslında hiçbirşey yapamaz, beceremeze gelecektir konu. Çünkü biz şunu biliyoruz; o kimse tahmin edemeyeceğimiz bir yeteneğe sahip. Eğer biz onun ne yapabileceğini tahmin edebiliyorsak -o artık onu kesinlikle yapmıyordur- diyebiliriz rahat bir şekilde! O halde onun hiçbirşey yapamayacağı aslında tam bir beceriksiz olduğu da aşikar!
Söylemek istediğimi daha fazla açmak yerine konuyu Tanrıya getireyim!
  Çok derin olmasına rağmen sadece örnek olması açısından bir kavrama bakalım: adalet. Tanrının kavram dünyası ile bizimkisinin hatta ve hatta A ile B arasında ki ile C ile D arasındakinin bile pek benzemediğini söyleyebiliriz. Çok kez tekrar ettiğimiz bu meselede olduğu gibi 2 insan arasında ki ''aptalca'' seslenme nidalarına bakalım; çiçeğim, böceğim,pofuduğum gibi. Kendi aralarında bu kavramları yaratmış oldukları pek aşikar! Aksi takdirde onlara bu kadar anlamlı gelen bu kelimeler (artık kavramlar) bu kadar anlamsız gelemezdi bize. Peki Tanrı için! Öncelikle toplumun (burada bireyden çıkıp farklı bir kavram dünyasına girdik, aslında girmeseydikte pek birşey değişmezdi) adalet kavramına bakacak olursak: Bir Tanrı varsa o gerçekten çok kötü kalpli, vicdansız olmalı (tabiki kalbi varsa). Ya da aslında Tanrı diye birşey yok, sorunda yok(her nasılsa!). Bu konuda benimle hem fikirde değilseniz sokakta yatan küçük çocuklara veya hastanelerdeki o insanların çektikleri ızdıraplara bakmanız yeterli olacaktır Tanrının adaletsizliği konusunda. Tabi Tanrının 'adalet kavramı böyleyse'. Peki o halde Tanrı kötü olabilir mi? Bunu uzunca tartışmanın yeri ancak başka bir yazıya fakat kısaca söylersek bu mümkün olamaz. Çünkü Tanrı kavramının soykütüğüne bakacak olursak o zaten iyiden, yüceden varolmuştur, beden kazanmıştır.Belki de bir şeytan figürü de bu yüzden yaratılmıştır;bir kötü kavramına ihtiyaç duyulduğundan. Fakat Tanrı gerçekten kötü olsaydı O o andan itibaren hayatına son verilmiş olurdu ki bu noktada artık bir Tanrı kavramından söz edemeyiz onun adaletinden nasıl söz edelim? O halde Tanrı varsa onun kavram dünyası bilmemiz gerekiyor ki hiç bizimkisi gibi değil. Eğer yoksa...
  Son olarak Russell'in sorusunu (sorununu) daha da ileri boyuta taşıyarak cevaplayalım. Öncelikle tek tanrıdan söz edelim (çok tanrıdan söz etsekte hiçbirşey değişmeyecek). Ve soralım bu Tanrı -sonsuz kudrete sahip olan- kendisini yok edebilir mi? Bu zamana kadar sorulmuş soruların aksine giden bir soru! Eğer yok edilebilirse tekrar yaratılabilir mi? Burada yaratılmasından daha da doğru olan ifade o bir 'yaratım' olabilir mi tekrardan. Yokluğunu varlığına çevirebilir mi? Buna kudreti var mı? Tek Tanrı olduğundan dolayı bunu başka kimse yapamaz bu mümkün değil! Cevap evet yapabilir! Zaten yapmamışmıydı?
  

* Kümeler kuramının kurucusudur. Kümeler arasında birebir eşlemenin önemini ortaya koymuş, "sonsuz küme" kavramına matematiksel bir tanım getirmiş ve gerçel (reel) sayıların sonsuzluğunun doğal sayıların sonsuzluğundan daha büyük olduğunu ispatlamıştır. Bunu ortaya attığı;
** kardinalite kavramı ile yapmıştır. Kardinalite bir çeşit yukarda bahsi geçen 2 sonsuzlukların ayrı ayrı değerleridir. Sanki elle tutulur gözle görülürmüşçesine...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder