29 Kasım 2013 Cuma



ECCE HOMO


Nietzsche’nin kendi elinden kendini anlattığı bu ilginç kitap ‘kendi’ olabilme derdinden olmuş gibi geldi bana. Şöyle dile getiriyor başta derdini;
‘’ Söz gelişi bir umacı değilim ben, bir törensel korkuluk da değilim, -üstelik bugüne değin, erdemli diye saygı duyulan insan türüne aykırı bir yaradılıştayım. Söz aramızda gururumu kabartan da bu durum olsa gerek. Bilge Dionysosun çömeziyim ben, bir ermiş olmaktansa bir satir olmak yeğdir benim için. Bu yazı okunsun yeter. Bu yazı, apaçık, insansever bir tutum içinde, bu aykırılığı sergilemekten başka bir amacım yoktur; insanlığı "düzeltmek", verebileceğim son söz olurdu sanırım.’’
 Sonra amacının yüceliğini ve tekliğini şöyle dile getirir;
‘’Putları ( benim idealler için kullandığım sözcük) devirmek –hepsinden önce budur benim uğraşım.’’ Nietzsche’ye göre insan, ortaya koyduğu ideal dünyanın uydurukluğuna göre, gerçekliğin değerini, anlamını, doğruluğunu tüketti...Modern toplumda insanların kendilerinden tamamen uzakta yaşamın içinden kopuk oluşundan onun hala ne denli haklı olduğunu görebiliyoruz…
 Kişi nasıl kendisi olur peki? Bu yolla değiniyorum kendimi sakınma ve bencillik sanatındaki başyapıta..Ödevin, ödevin amacının, yazgısının ortalama bir ölçünün üzerine çıktığını varsayalım, böyle bir durumda kendi kendinle bu ödevle birlikte yüzleşme, sakıncaların en büyüğü olurdu. İnsan, kendi kendisinin çok uzağında kaldığını bilmediği sürece, kim olduğunu sezmedikçe, varlığının bilincine ulaşır.
Son olarak Nietzsche yaşamaya dairde olumlayıcı bir iki kelamda bulunmuştur.
Bana kalırsa yazgı sevgisi insanın büyüklüğünü gösteren: çünkü insan geçmişte, gelecekte, sonsuzluğa değin başka türde bir istekle bulunmamalıdır. Zorunlu olana yalnızca katlanmak, bir de onu az çok gizlemek yetmez – bir kandırmacadır zorunluluğa karşı tüm ülkü idealizm – onu sevmektir yakışan…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder